Atıf MUTLU
POLİS DEVLETİNE DOĞRU  26.07.2012   (3251) Okunma

Polis alımları sessiz sedasız devam ediyor.

İlk akla gelen işsizliğin % 13 lere ulaştığı dönemde işsizliğe çözümün bir adımı. Ama tabi kazın ayağı öyle değil. Polis devletinin inşaatı devam ediyor.

Polis mevcudu artırılırken aynı görevi yapan jandarmanın, önce mevcudu düşürülecek, sonra sınır koruma görevine kaydırılması sağlanacak. Böylece tarafsız askeri kimliğin sivil yaşamda en fazla etkili olan kolu da kesilmiş olacak. Yani kolluk alanında da dikensiz gül bahçesi yaratılacak. Politize olan bir emniyet teşkilatını kontrol etmek kolay çünkü. İktidardakinin canını sıkan polis olursa “sür gitsin”.

Oysa ki ülkelerin, gelişmişlik oranlarına göre ;

1. “Yalnız sivil kolluk (polis) gücü”ne sahip olanlar; politize edilmiş grubu kontrol altında tutmanın kolay olduğuna inanan ülkelerdir. (İngiltere-Almanya-Yunanistan)

2. “Yalnız askeri kolluk kuvveti”ne sahip olanlar; askeri gelenekten gelen, daha disiplinli ve politize olmayan kolluğun daha etkili olduğuna inanan ülkeler(Çin, Brezilya),

3. “Çoklu kolluk gücü”ne sahip olanlar; Tüm özgürlüklerin kullanılabilmesi için birbirini dengeleyen kolluk kuvvetlerinin olması gerektiğine inanan ülkeler (Türkiye, Fransa, İtalya vb.) olmak üzere üç grup olduğu görülür.

Asayişin sağlanmasında geniş yetkilerle donatılan kolluk kuvvetlerinin nitelik olarak farklı olmasının tercih edilmesinin altında Aristo’nun “toplumu muhafızlardan kim muhafaza edecek?” kaygısı yatmaktadır.

Gelişmişlerin de aralarında olduğu 32 ülke “çoklu kolluk gücüne” sahiptir. Ülkemiz de1836 dan beri çoklu kolluk kuvvetine (polis, jandarma) sahip ülkelere dahil olmuştur.

Özellikle adam kayırmanın hala ön planda olduğu ülkemizde kolluğun çoklu olması “olmazsa olmaz” bir konudur. Yani toplumu politize olan polisten jandarma, militarist olan jandarmadan polis koruyarak dengeyi sağlayacaktır.

Ancak son yıllarda hükümet, Emniyet’in ağır silahlara sahip olmasını ısrarla ister hale gelmiştir. Jandarmada ağır silah var mı? Yok. O halde neden poliste olsun istiyor? Polis ağır silahları kime karşı kullanacak? Düşmanlarla savaşa o mu girecek?

Soruların yanıtı için hafızalarımızı tazeleyelim. Başbakan, 27 Haziran 2009 günü, partisinin İstanbul il kongresinde ne demişti: “Polis rejimin bekçisidir!”

Başbakan danışmanları “Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu”nu bilmiyor olamaz… Başbakan yasada yeri olmayan böylesi bir tanımlamaya neden ihtiyaç duymuştu? Rejimi yani Cumhuriyet’i koruma görevinin, İç Hizmet Kanunu 35. Maddesi’nde belirtildiği üzere TSK’ya verildiği ortadayken Başbakan neden böylesi bir çıkış yapmıştı?

Demek ki polis “Cumhuriyet rejiminin” bekçisi değil.! Her rejim kendi muhafızlarını yetiştirmek zorundadır, karşı devrimciler de kendi bekçilerini yetiştiriyor.