Leman CAN
Yaşamak(mı?)  05.10.2021   (744) Okunma

İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını zannederler, halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.

(MALEZYA Atasözü)

Yaşamak, nefes alınan anlarla değil nefes kesen anlarla doluysa yaşamaktır.

Doğuyoruz. Annemiz yaşam kaynağımızı vermez ise bar bar bağırıp ağlıyoruz. Hakkımız olanı, biz doğduğumuz için oluşan sütü istiyoruz. Çünkü hakkımız.

Biraz büyüyoruz. Duygularımızı ifade etmeye başlıyoruz. Seviyorsak gülüyor, sevmiyorsak yüzümüzü buruşturuyoruz. Samimiyiz.

Yaşama yıllar katılıyor. Okula başlama çağına yaklaşıyoruz. Okula gidenleri gördükçe camları, duvarları tırmalıyoruz okullu olmak için.

Nihayet okul zamanı geliyor. Sabahları büyük bir hevesle kalkıp çağdaşlarımızla beraber olacağımız okula gidiyoruz. Heyhat ! Garip giden bir şeyler var. Üç ay sonra yine camları, duvarları tırmalıyoruz ama bu defa okula gitmemek için.

Yaz-boz tahtasına dönen eğitim sisteminin denekleri olmamak, geçim sıkıntısı yüzüne vurmuş öğretmenlerin yüzünü görmemek için okuldan uzaklaşıyoruz.

Ciddiyeti asık surat zanneden büyükler yüzünden eğlenmeyi bile öğrenemedik. Alkışlamaya başkasının başlamasını bekliyor, oyun havalarında oynamaktan çekiniyoruz.

Yapıcı eleştiriyi bilmeyen ebeveynlerimiz yüzünden her şeyi kaçak göçek yapmaya başlıyoruz.

“Küçüklere söz düşmez” ucubeliği yüzünden fikirlerimizi ifade edemiyoruz.

Hücrelerimiz çoğalıp bölünüyor ama açığa çıkan enerjiyi kimse önemsemiyor. Her şeyi el yordamı ve kirli kaynaklardan öğrenip zihnimizi kirletiyoruz .

Toplumsal cinsiyetimiz ayrışmaya başlıyor. Ait olduğumuz cinsin mahalle baskısı altına giriyoruz: erkek öyle gülmez, pembe giymez, sakız çiğnemez, kız öyle her yerde konuşmaz, gece dışarı çıkmaz, öyle oturmaz…

İstenilen kalıba girmemiz için aralıksız yoğruluyoruz..

Çevremiz, içimizdeki çocuğu öldürmek için bütün silahlarıyla hücum ediyor.

Yaşamak için çalışmak değil çalışmak için yaşamak çıkmazına doğru ilerliyoruz.

Sıradan çıkmaya niyetlendiğimizde modullanıyoruz (Ucu çivili sopa)

Meslek seçimini bizim yerimize ebeveynlerimiz ya da toplum yapıyor.

Her şeye rağmen büyümeye devam ediyoruz.

Gören de yaşam denizinde yüzüyoruz zannediyor.

Bebekken olduğu gibi, yaşam hakkımızı, sütümüzü, hatta altımıza yapma özgürlüğümüzü söke söke almak yerine, kalabalıktan yüzemeyip sürüklenen balıklı gölün balıkları gibi toplumun arasına sıkışmış sürükleniyoruz.

Yaşamak böyle bir şey mi?

Bilen biri bizi aydınlatır mı?

04.10.2021-Çorlu