Leman CAN
En Büyük Eşkiya Kim  14.06.2021   (1087) Okunma

Zengin bir adam hasta yatağında ömrünün son demlerini yaşamaktadır. Biricik oğlunu yanına çağırarak vasiyetini bildirir.

- “Oğlum, şurada iki büyük altın kesesi var. Birisi senin diğerini de memleketin

en büyük eşkıyasına vereceksin”

Oğlunun tüm ısrarlarına rağmen babası :

- “Vasiyetimi yerine getirdiğinde öğreneceksin” der ve bir müddet sonra vefat

eder.

Evlat, babasını vasiyeti yerine getirebilmek için hemen düşer yollara.

En büyük eşkıyayı bulabilmek için ülkeyi karış karış dolaşmaya başlar. Her bulduğu eşkıyanın daha beteri ve daha zalimi olduğunu öğrenir.

Uzun bir süre gezdikten sonra dizlerinde derman kalmayan delikanlı yalçın ve sarp dağlarla çevrili bir bölgede yaşayan “yedi dağın eşkıyası” namlı birinin zulmü ile zirve yaptığını işitir.Eşkıya ile ilgili duyduklarından dehşete kapılan gencin hoplayan yüreği aynı zamanda vasiyeti yerine getireceği için sevinçle dolar.

Delikanlı, kar-kış demeden eşkıyanın yaşadığı dağlara doğru yola düşer. Kısa bir müddet sonra eşkıyanın adamları ile karşılaşan delikanlı sorgusuz sualsiz katledilecekken :

- “Durun! Ben ağanıza bir hediye getirdim “ deyince eşkiyanın huzuruna

götürülür.

Eşkıya da eşkiyadır hani: görünce heybetinden insanın dizlerinin tirediği türden.

Gür sesiyle:

- “ Anlat bakalım, burada ne arıyorsun? “

- Babam bir müddet önce vefat etti. Bana da mirasla beraber bir vasiyet bıraktı.

Mirasın yarısını ülkenin en büyük eşkiyasına vereceğim. Aylardır yollardayım. Sonunda duydum ki sizden büyüğü yokmuş. Bu altın kesesini size vermem gerekiyor.

Delikanlının bu saf hali üzerine Yedi Dağın Eşkiyası tebessüm eder.

- “ Duyduklarının çoğu doğrudur. Eşkiyaların en büyüğüyüm lakin bu ülkenin en

büyük eşkiyası ben değilim. Biz hak etmediğimiz mallara asla el sürmeyiz delikanlı!.’ der.

Delikanlı her ne kadar altın kesesini alması için ısrar etse de Yedi Dağın Eşkiyası reddeder.

- “ Şimdi şehre git ve Kadı efendiyi bul selamımı söyle ve bu altın kesesini ona

ver. Bunun sahibi odur “ der.

Delikanlı çaresiz bir şekilde geri döner ve soluğu Kadı efendinin konağında alır. Yaşadıklarını Kadı efendiye anlatır ve altın dolu keseyi vermek istediğini söyler.

Kadı hiddetlenip gürlemeye başlar:

- “Allahtan korkmaz ve kuldan utanmaz sen nasıl bana böyle haram bir para

teklif edersin ! Tiz bunu falakaya yatırın !” der.

Delikanlı çaresiz, ne yapacağını bilemez halde ağlamaya başlayarak:

- Kadı efendi babamın bu tuhaf vasiyeti yüzünden başıma gelmeyen kalmadı.

Kitapta bu işin bir çözümü yok mudur? demesi üzerine Kadı ;

- Kitaba bir bakalım” der.

Kitabı bir müddet karıştırdıktan sonra:.

- ‘‘Bak delikanlı bir kanun adamının böyle açıktan para alması asla kabul

edilemez. Hem kanunlara hem de Allah rızasına aykırı bir durumdur. Böyle yaparsak hem alan hem de veren bu âlemde ve mahşerde suçlu duruma düşer. Ancak aramızda ticari bir anlaşma imzalarsak bir hizmet karşılığında senden bu kese altını alabilirim. Hukuki ve caiz olabilmesi için de ben sana bu altınlar karşılığında bir şey satacağım’’ der.

Delikanlı, bir çözüm yolunun bulunması karşısında heyecanlanır.

Kadı, delikanlıya pencereden dışarıya bakmasını söyler.

- Bahçem neyle kaplı delikanlı?

- Karla kaplı Kadı efendi.

- Hah işte şimdi ben bu karları sana satıyorum sen de karşılığında bir kese altın

vereceksin.

Delikanlı sevincle:

- Tamam Kadı efendi” der.

Belgeler hazırlanır .

Satış sözleşmesini imzalayıp altın kesesini Kadı’ya veren delikanlı vasiyeti yerine getirmenin mutluluğuyla oradan ayrılır.

Vakit akşam olmuştur. Memleketine ertesi gün yola çıkmak üzere bir handa gecelemeye gider.

Sabahın ayazında gencin kapısına dayanan Kadı’nın adamları delikanlıyı derdest edip Kadı’nın huzuruna çıkarırlar.

Kadı efendi, kan çanağı gözleriyle öfke ve hiddet içerisindedir. Delikanlı içeri girer girmez gürlemeye ve yağmaya başlar.

- ‘‘Bre arlanmaz bre sıkılmaz bre Allah’tan korkmaz!. Biz seninle dün bir

anlaşma imzalamadık mı? Ne diye satın aldığın karları hala benim arazim üzerinde tutuyorsun. Satın aldığın karları bugün arazimden kaldır yoksa seni arazimi işgal etmekten hapse atarım!

Delikanlı şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez.

- “Etme Kadı efendi, yapma Kadı efendi. Bu kadar karı ben bir günde nasıl

kaldırırım? Bu işin başka türlü bir çözüm yolu yok mudur acaba?

Kadı efendi tekrar kitabı karıştırır ve:

- Bu gün iyiliğim üzerimde . Sana acıdım. Satın aldığın karların benim arazimde

bir müddet daha kalmasına müsaade ediyorum. Lakin bunun için bana bir kese altın vereceksin.

Babasından kalma diğer kese altını da kaybeden delikanlı Kadı’nın yanından ayrılır.

Dışarı çıktığında yedi dağlara dönerek:

- “Ey Yedi Dağın Eşkiyası ! Kadı efendinin eşkiyalığı yanında senin esamen bile

okunmaz “ diye mırıldanır..

Babasının vermek istediği dersi almış, en büyük eşkiyaların yönettiği bir ülkede yaşadığını anlamıştır.

Bugün biz de Fatih’in :

‘‘Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür.” dediği noktaya geldik

Elimizde fener, gündüz gözüyle ülkeyi geziyoruz.

Ne arıyoruz?

Büyük küçük hiçbir eşkiyanın bu ülkeye hükümdar olamayacağını gösterecek Cumhuriyet Savcısı arıyoruz.

Böyle Cumhuriyet Savcıları kaldıysa ses versinler..

Kaldıysa….

13 HAZİRAN 2021 - Çorlu