Murat SEVGİ
Fırsatçılara Fırsat Vermeyin  09.04.2021   (1100) Okunma

Neden söz ettiğim ortada! Bahsettiğim şey Ramazan! 


Bazı olaylar ve yıldönümleri insanların zihinlerine derinlemesine kazınır. Kişisel önemi olan günler, dönemler vardır. Bunun yanında toplumsal önemi olan günler ve dönemler de vardır. Bu dönemler içerisinde en uzun ve köklü olanı Ramazanlardır. 

Bir ay gibi uzun bir süreyi kapsaması ve 70 yaşına kadar 72 defa yaşanması, (Bu fazlalık, takvimler arasındaki 10 günlük farktan kaynaklanmaktadır) o yaştaki birinin ömrünün 6 yılının dolu-dolu Ramazan olması ilginç özellikleridir. Ramazan, en küçük toplum birimi olan ailelerden başlayarak çeşitli kuruluşlara ve belediyelere kadar toplumun her katmanı için önemli bir dönemdir. Hayat tarzı üzerinde diğer zamanlara göre değişiklikler yaşanması, hazırlıkları da gündeme getirir. Bu hazırlıklar genellikle beslenme üzerine olanlardır. 

Toplumsal yapının hızla değiştiği, dönüşüme(!) uğradığı günümüzde; iftar yemeklerinde toplanma geleneği, yeni nesil aileler için bir nostalji olmaya başlasa da halâ antika bir olguya dönüştüğü söylenemez. Yani hala yaşanan güncel bir değerdir. 

Toplu iftar yemeklerinin sosyal iletişim aracı olarak önemi de azımsanamaz. Kurumlar, kuruluşlar bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırlar. Buraya kadar her şey güzel. 

İftar ve sahur hazırlıklarının tüketim trendlerini tetiklediğini unutmamak gerekir. Bu hareketli dönem, aynı yoğunlukta bir ticari savaşın da kızışma dönemidir. Artan tüketim eğilimlerinin oluşturduğu pazardan pay kapma derdi ile bir anda büyük bir satıcı enflasyonu yaşanır. Yükselen gıda piyasası büyük bir RANT ve FIRSAT denizine dönüşür. 
* * * 
Şu günlerde krizin verdiği zararı telâfi etmek için cüzdanlarının kaşıntısından yerlerinde oturamayan haydutların yeni herzeler yemeleri için uygun ortamlar hazırlanıyor. Bu seferki operasyon konusu da gıda! Yani insanların iyice dara girdiği bir ortamda, yaz aylarının yaş sebze ve meyve ile ferahlattığı bütçeleri haydutların tehdidi altında. Ramazanın yaklaşması ile birlikte birçok esnaf işin ve ticaretin bereketini beklerken, bunların arasına sızan ve görünümü tıpkı esnaf şeklinde olan bu haydutlar; içleri hile ve açgözlülük ile dolu küçük şeytancıklar. Bu yaratıkların hedefindeki en önemli kitle; geçim sıkıntısı ile ay sonunu zor getiren vatandaşlar. 

Vatandaşın kıt bütçesini zorlama pahasına sadece yılda birkaç defa yaşayabildiği özel tüketim heveslerini boğazına dizmeyi kendine amaç edinen bu üçkâğıtçıların esnaflıkla filan hiç ilgisi yok. 

BUNLAR; PARAYA TAPAN ÖZEL BİR DİNİN MENSUBU (MU?): 
Şekere, tatlıya, peynire, zeytine, ete, süte, yoğurda hile katan bu yaratıkların en çok sevdiği dönemler Ramazanlar, bayramlar, yılbaşları. Ne kadar kalabalık olursa onlar için rant da o kadar yüksek oluyor. Bu türün hesabında haram-helâl yok. Tıksırıncaya kadar yemek serbest! Doymazsan, en başa dönüp tekrar yiyebiliyorsun. Homini gırtlak, ne bulursa mideye indirip, üstüne geğirip, oh diyen haram-ağaları bunlar. 

Bu haramzade fırsatçıların aklını başına getirecek hiçbir imkân ve tedbir yok. Ne din, ne iman, ne insaf, ne de hayâ bunların hesabına etki edemiyor. Tek bir çözümü kalıyor. Bunların insan olmadığını düşünmek… İnsan şekline girmiş bir yaratığın gülümseyen görüntüsü ile karşı karşıyayız. 

BUNLARIN KORKTUĞU TEK BİR SİHİR VAR: HESAP! Hesabını bilen, aldığı malı kontrol eden, kaliteyi ve tazeliği kontrol eden birini gördüler mi, filit görmüş sinek gibi oluyorlar. Bütün hevesleri iştahları kaçıyor. Hilenin hurdanın yanına yaklaşmayan, bilinçli tüketiciden korktukları kadar kimseden korkmuyorlar. En önemli türeme mekânları cehaletin kuruttuğu beyinler. Aklın ve bilginin girmediği yere bu yaratıklar girip çörekleniyor. Sonra da, insanı insanlıktan çıkarıyor. Öyle bir ucube mahlûkata çeviriyor ki komşu, ahbap demeden hileyi hurdayı kaliteli diye pahalıya yutturup bir de şükür-teşekkür bekliyorlar. 

Sanki yaratılışından gelen haramlı, uğursuz bir halleri var. Böylelerinin şerrine uğrayan vatandaş da sopasını çıkartmayıp, -adamlık bizde kalsın hesabı- sessiz kalınca daha da bir azıyor iyice tavana çıkıyorlar. Vatandaş da çareyi arkasından bir beddua okumakta buluyor. 

Her yıl yaşanan bu fırsatçı furyasını bertaraf etmek için tek çare: Vatandaşın alış-veriş sırasında daha dikkatli olmasıdır. Dikkatli ve tedbirli bir tüketici girdiği market ve mağazada rafların ve satıcıların etkisine girip kontrolünü kaybetmez. Birer tüketim canavarına dönüşerek, gereksiz, çerden çöpten, işe yaramayacağı halde sırf ucuz diyerek (fırsatı kaçırmama ‘kerizliği’ içinde) ürün almaz. 

Akıllı tüketicinin bir ürünün gerekliliğine karar verirken uyguladığı İKİ KURAL vardır: 
1 – Ne alması gerektiğini bilerek evden çıkar. (Sadece onu alır.) 
2 – Vitrinlere, raflara bakarak ve satıcıları dinleyerek almaya karar vermez. 

Akılını kullanmayan tüketici, mağazaya girdiğinde bütün fırsatları yakaladığını zanneder. 

Herkese sevdikleriyle, sağlıkla, umutla geçirecekleri bir Ramazan ayı diliyorum. 

Hep sevgi ile kalın.