Müjdat UYSALCAN
COVID-19 ETKİSİNDE TÜRKİYE ve İŞSİZLİK  11.05.2020   (1534) Okunma

Hepimizin etkilendiği, hepimizin nereden çıktı bu virüs dediğimiz ve içeresinde bulunduğumuz durumdan hiç te hoşlanmayıp hatta nefret ettiğimiz bu günlerde hepimizin kafasında gelecek ile ilgili bir çok soru işaretinin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. 

Gerek sağlık, gerek ekonomi, gerekse sosyal olarak herkesi derinden etkileyen bu sürecin sonunda bizi nelerin beklediğini açıkçası hiçbirimiz tam anlamıyla bilemiyor, tahminlerin ötesine geçemiyoruz. Tabi ki önce sağlımız diyoruz ama bir yandan da yaşamak için, yaşamımızı devam ettirmek için de ekonomimizi, geleceğimizi düşünmek zorundayız. 

COVID-19 salgını sonrası yeni dünya düzeni, ülkemiz Türkiye’nin de bu yeni dünya düzeni içeresinde nerede yer alacağı en çok merak edilen noktalardan. 

Bildiğimiz gibi COVID-19 salgını Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan şehrinde ortaya çıkmış ve tüm Dünya´ya buradan yayılarak küresel bir salgın haline gelmiş ve yakın tarihteki tüm dünyayı (1918-1920 İspanyol Gribi’nden sonra) en çok etkileyen salgın olmuştur. 

Birçok komplo teorisinin ve algının ortaya atıldığı bu ortamda, genel ve en çok konuşulan, virüsün ÇİN kaynaklı olması ve ABD başkanı Trump’ın da üzerine basa basa vurguladığı CORONA virüsü değil, ÇİN virüsü algısıdır, virüsün ÇİN tarafından dünyaya yayıldığını ve sorumlusunun da ÇİN olması gerektiğini kabul ettirme çabalarıdır. 

ABD’nin bunu yapmasındaki en büyük neden, küreselleşme açısından ÇİN’in önünü kesmek ve tüm dünya ülkeleri nezdinde ÇİN ‘i suçlu gösterip, dünyanın ÇİN’den nefret etmesini,dolayısıyla ekonomik işbirliği ve ticareti yapmasının önüne geçmek istemesidir. 

Bu teorinin doğru olduğunu düşünürsek, biz Türkiye olarak böyle bir durumda neler yaşayacağız diye düşünmeden edemiyor insan. Eğer teori gerçek ise ekonomik etkisi tüm dünyada üretim anlamında çok büyük değişikliklere yol açacak, yeni üretim bölgeleri, yeni “çok üreten” ülkeler ortaya çıkaracaktır. 

Peki bu durumda Türkiye, dünyanın yeni “çok üreten” ülkelerinden biri olabilecek mi? Cevap; hayır, hem de çok avantajlı bir konumda olmamıza, özellikle Avrupa için yakın uzaklıkta olmamıza rağmen, hayır,peki neden hayır? 

Çok basit bir açıklama ile; üretim için yatırım, yatırım için güven, güven için hak, hukuk, adalet ve demokrasi gerekli. Ne yazıktır ki biz bu krizi bir fırsata çevirebilecekken bizi yönetenlerin hak, hukuk, adalet ve demokrasi gibi temel eşitlik ve özgürlük kavramlarını ülkemizde tesis edememesinden ve güven ortamını sağlayamamasından dolayı avantaja çeviremeyip, salgın öncesi var olan ekonomik krizden daha da kötü bir ekonomik krize, daha da kötü bir sürece doğru ilerlemekteyiz.

Oysa yatırımcılar, özellikle yabancı yatırımcılar yatırım yapacakları ülkedeki güven ortamına, o ülkenin adalet sistemine ve demokrasisine bakarlar, en ufak bir kaygı duyduklarında, risk gördüklerinde de yatırım yapmazlar veya yatırımlarını o ülkeden geri çekerler. 

Üretemeyen, yatırım alamayan bir ülkede işsizliğin artması da kaçınılmazdır. COVID-19 salgının yaratacağı işsizlik sorunu ve salgın sonrası iş ihtiyacının artacağı gerçeğini düşünecek olursak hepimizi derin bir endişe kaplamakta ve salgın öncesi %14 ler de olan işsizlik oranının salgın sonrasında %20 leri geçip çok ciddi bir boyuta ulaşacağını tahmin etmek hiç te zor olmamaktadır.

Tüm bunlar Abraham Maslow’ un “Gereksinimler Hiyerarşisi” nin en alt basamağı olan fizyolojik gereksinimler seviyesini ve İngiliz filozof, yazar Francis Bacon’ ın da “En kötü isyanları, aç kalan karınlar doğurur” sözünü aklımıza getirmektedir.

Sağlıklı ve Mutlu kalın.
Müjdat UYSALCAN