Hülya PERİN
Zaman  03.05.2020   (1860) Okunma

Sıyrık bir et parçası yaşamın rengi,

Asırlık bir yanlık şehri,

Yağmur çiği öyle mahzun düşüyor ki gece ’ye

Acı bir flüt sesi,

Açıkmış serçelere yarınlar için masal okuyor,

Yüreğim şehrin hüzünlü sesinde eriyor,

Veda’lı hastalık gibi sevgiler,

İmkânsızları deliyor,

Ruh hastası sokakların çığlık sesleri,

Tonlarını garip bir uçuk griye çeviriyor,

Şehvetli bir yaşam kokusu,

Güvercinlerden geliyor,

Senle uyuyor şehir,

Bu nasıl perişanlık kokusu,

Bacasız sobanın kestanesi gibi,

Patlıyor, patlıyor parçalanıyor bir nefes öyküsü,

Acı bir gerçeklik gibi düşüyor.

Zamanın saniyeleri,

Yitirilmiş bir tını ayak sesleri,

Takunyalara vuruyor,

Topuklara yara nasıl nasıl acıyor,

Zaman sen ne acıyorsun,

Ömür diye verdikleri,

Tırnak ucunda,

Düzgün kesilmiş asfalta benziyor,

Sinirleri zorlayan ölümlü bir ayak sesi yankılanıyor,

Neredesin, neredeydin Ömrüm.

Farkında nasıl olamadım ben senin,

Yâda sen mi fark etmedin ben mi?

Dostlarla birkaç kadeh kaldırdık şerefine,

İyileri bitirdik, iyi kilere zaman veremedik,

Pencereyi hep yarım açık bıraktık,

Tüller meltemde sallandı.

Sen mi yanlış anladın, ben mi yanlış anladım?

Anlar anılarmış karıştı,

Hayır hayır…

Aslında her şey düzenliydi.

Zaman uzundu keşkeleri geri atıp öksüz bir serçe yemeğinde,

Kendimize şehvetli bir o kadar da umursamaz bitirdim.

Yanıldığın o piyano sesi de değildi.

Rüzgârın çocuk parkına vuruşu idi,

Orda çocuklar turuncu mor sallanıyordu,

Özgürlüktü,

Savaşsızdı her yer,

Bir İsrail bir İran değildi,

Tam bir ana kucağı idi,

Kimse vurulmamıştı,

Ve ve mart hiç gelmemişti,

Acı bir çığlık buraları vurmamıştı,

Ya yenildin ya yenildim ama ben buradaydım ya da

Burada gibi davrandın bende anlayamadım.

Hülya Perin