Feray KARAGÖZ
Şiddetli Bir 23 Nisan  23.04.2020   (1121) Okunma

Bağımsızlık mücadelesini zafere kavuşturan Mustafa Kemal Atatürk´ü ve bu mücadeledeki yol arkadaşlarını sevgi, saygı ve minnet ile anarak bugün TBMM’nin 100. Yıldönümünü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz.

Ama ne yazık ki, 23 Nisan’nın 100.yılı, bir küresel salgına denk geldi. Endişeliyiz. Çocuklarımız için geleceğimiz için endişeliyiz.

Mustafa Kemal Atatürk, geçmişte yokluk ve tüm zorluklara rağmen kazanılan zaferleri hatırladıkça daha büyük işler başarma gücünü kendimizde bulacağımızı belirtmiştir. Bakın neler atlattı bu millet; 20.yy başında Dünya’nın hem 1. Dünya Savaşını hem de İspanyol gribi gibi korkunç bir salgın hastalığı tecrübe ettiğimizi; Mondros ve Sevr Anlaşmaları ile ülkemizin yok edilmeye çalışıldığını, ancak bu zorlu şartlarda 23 Nisan 1920 tarihinde oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Atatürk´ün liderliğinde, önce işgalcileri vatan topraklarından attığını ve sonra Türkiye Cumhuriyetini ve demokrasimizi kurarak bize emanet ettiğini unutmayarak, bu zor zamanları aşacak ve güzel günlere ulaşacağımıza inanalım.

23 Nisan sadece bir kutlama değil aynı zamanda çocuklarımızı nasıl bir dünyada yaşattığımızı ve onlara nasıl bir dünya miras bırakacağımızı da düşünme günüdür.

Salgının çocuk haklarını ve çocuklarımızın yaşadığı sorunları unutturmasına izin veremeyiz. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme gereği on sekiz yaşından küçük olan herkes çocuktur ve bu çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı koruma görevi Anayasanın 10 ve 41. Maddelerinde düzenlendiği üzere öncelikle devlete, sonrasında hepimize aittir. Günümüz Türkiye’ sinde halen okula gidemeyen, sokaklarda dilenmeye, son derece olumsuz koşullarda çalışmaya, erken evliliklere zorlanan çocuklarımız mevcuttur. Eğitim , çalışma hayatında zorlanma, erken evlilik ve gebelik gibi yaşanılan ve mücadele ettiğimiz konular çocuk hakları ihlalidir.

Salgın döneminde yaşanan ve sonrasında yaşanması muhtemel ekonomik ve toplumsal sorunların bedelini çocuklarımızın ödememesi için, gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Aile içi şiddet vakalarının arttığı ve çocukların mağdur olduğunu her gün örnekleriyle okuyoruz ve izliyoruz.

Geçtiğimiz günlerde yasalaşarak yürürlüğe giren ceza indirimleri, aile içi şiddet suçu faillerini ve çocuklara yönelik suçların faillerini de kapsamıştır. Salgın nedeni ile kabul edilen İnfaz yasası ile serbest bırakılan faillerin gün geçmeden şiddet uygulaması hatta bir çocuğun ölümüne sebep olması , yasaya evet diyenlerin içini acıtıyor mu çok merak ediyorum. 23 Nisan bayramından önce , suçlu babasının darbeleriyle ve uyguladığı şiddet nedeni ile hayata veda eden 9 yaşındaki küçük yavrumuzu nasıl unutacağız. Unutmayacağız , Unutturmayacağız tabiki…

Bireylerin yaşadıkları sorunların bedelini kendinden zayıf gördükleri kadına ve çocuğa yöneltmeleri kabul edilemez.

Sözde şiddete karşıyız demekle olmuyor. Karşı olduğunuz şiddet için harekete geçmek gerekir.

Bugün kadına ve çocuğa şiddet uygulayanlar coronayı bahane edecekler, yarın ekonomiyi, daha sonra muhakkak başka bir neden bulacaktır. Bunu engellemek için eylem şart.

TBMM’nin 100. yılını kutladığımız ve çocuklarımıza bayram olarak armağan ettiğimiz bugünde, şiddetin uygulandığı çocuklar değil, şiddetsiz büyüyen,öğrenen ve üreten çocuklarımızın güvenli bir ortamda geleceğe umut olabilmeleri için, sorumluların tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği bir Dünya ve Türkiye görmeyi diliyorum.

Tüm çocuklarımızın ve içinde ölmeyen çocuk ruhunu barındıran herkesin bu özel gününü kutluyorum.

Sevgiyle sağlıklı günlere…