Atıf MUTLU
Her Sagcı Bir Gün Sola Dönecektir.  03.11.2018   (1711) Okunma

HER SAĞCI BİR GÜN SOLA DÖNECEKTİR

Yerel seçimlerin arefesindeyiz ya, iktidar partisinin başkan yardımcısı uzayı keşfetmiş gibi:

“Belediye başkanları mahallelerde toplantı yapacak, önemli projelerini halkın oyuna sunacak” demiş.

Ben “ herşey bu memleketin tarihinde var, yeter ki okuyup inceleyin ve güncelliğe sentezleyin” derken işkembe-i kübradan atmıyorum.

1979 yılında bir Terzi Fikri efsanesi yaşandı bu ülkede.

1938 yılında Ordu’nun Fatsa ilçesine bağlı Kabakdağı köyünde dünyaya gelen Fikri Sönmez, ilkokulu bitirdikten sonra, o dönemlerde bir çok ailede olduğu gibi, maddi imkansızlıklar sebebiyle öğrenime devam edemez ve bir terzinin yanına çırak olarak verilir. Lakabı da buradan kalır:Terzi Fikri.

Aynı hastalığa sahip her hastaya aynı ilacın aynı etkiyi göstermediği gibi her bedene aynı elbise kalıpların oturmadığı dönemlerin sanatıdır terzilik; ustalık gerektirir.

Kabına sığamayan delikanlı 20 li yaşların ortalarında Türkiye Komünist Partisine üye olarak aktif politikaya girer.

1978-79 yıllarında Giresun ve Ordu yörelerinde yapılan "fındıkta sömürüye son" mitinglerinin de aktif örgütleyicisi olur (Fındık hala sömürü aracı)

6. Filoya karşı düzenlenen gösterilere katılır.

1972 yılında tutuklanır. Yargılaması tutuklu devam ederken 1974 affıyla serbest kalır. 1979 yılında Fatsa Belediye Başkanı’nın vefatı üzerine yapılan seçimlere bağımsız aday olarak katılır ve kazanır.

Başkan olur olmaz ilk icraatı Fatsa’yı 11 yönetim bölgesine bölmek olur. Her bölge için 3-7 şer kişiden oluşan “mahalle komiteleri” kurar. Bu komiteler sorunları saptıyor, çözüm önerileri sunuyor ve belediye çalışanlarına hem yardım ediyor hem de denetliyordu. İki – üç ayda bir yapılan ve ortalama 5 bin kişinin katıldığı (ilçe nüfusu 20 bin ) halk toplantılarında hemşehriler, çalışmaları denetliyor ve gerekirse komite üyelerini görevlerinden alıyorlardı.

O dönemde Fatsa´nın en büyük sorunlarından biri çamurlu yollarıydı. Kanalizasyon yetersizliğinden ötürü her yer haşere ve mikropla dolu olduğundan halk hastalıklarla boğuşuyordu. Bu yetmezmiş gibi belediye çalışanları paralarını alamıyor; halk ise ne şekere ne yağa ne sigaraya ulaşabiliyordu. Rüşvet ve yolsuzluk şehre hakim olmuştu (Bugün tüm ülkeye hakim)

Terzi Fikri ve ekibi Fatsa’yı önce çamurdan daha sonra karaborsadan kurtarır.

Mahalle komiteleri tespit ettikleri stok malları belediyeye bildiriyorlar, zabıtalar baskın yapıp mallara el koyuyorlardı. Mallar etiket fiyatları üzerinden satılıyor ve parası da mal sahibine veriliyordu.

Tabi tanıdık gelir, bugün ekonomik krizle mücadele için bunu teşvik ediyorlar.

Komitelerde belediye faaliyetlerinden başka içki, kumar sorunları, kadının evde gördüğü şiddet gibi diğer konular da ele alınmaya başlanmıştı.

Terzi Fikri, 8 ay gibi kısa bir sürede belediyenin tüm borçları kapattıktan sonra çalışanların ücretlerini de düzenli ödemeye başlamıştı.

Terzi Fikri’nin rüyası gerçekleşmek üzereydi. Fatsa adeta bir komün düzenine ilerlemekte, halk dönüşüme kısa sürede ayak uydurmaktaydı.

Fatsa´da olup bitenden aşırı rahatsızlık duyan iktidar, faaliyetleri engellemek için elinden geleni yapmaya başlamıştı. Ancak araçlara benzin bile yollamayan iktidara en sert cevap yine halktan gelmişti: halk benzini ortaklaşa kullanıyordu.

11 Temmuz 1980´de ilçeye bizzat Kenan Evren tarafından takip edilen askeri operasyon düzenlendi. Bu operasyon öncesi FATSA CHP, AP, MSP ilçe başkanları ortak basın toplantısında:

"Fatsa´da komünist işgal yoktur. Fatsa´da ateş ile barut yok, böylesine huzurlu bir yerde olay çıkartmayı istemek niye? Biz Fatsalılar huzur içindeyiz.” açıklamasını yapmalarına rağmen operasyonu engelleyemediler.

O özel günü Fatsalı tarih araştırmacısı Sinan Demirbilek “Terzi Fikri” kitabında şöyle anlatıyor:

“TSK Kıbrıs çıkarmasından sonra ikinci amfibi harekatını Fatsa’ya yaptı. Operasyona üç hücumbot, bir mekanize piyade taburu, üç jandarma komando birliği, İl Alay Komutanlığı takviye kuvvetleri ile çok sayıda polis birimleri katıldı. Operasyonu yeni atanan Ordu Valisi Reşat Akkaya yönetiyordu. O yılların bir başka yasa dışı kavramı olan “devletin güvenlik kuvvetlerine yardımcı güçler” adı altında (bunu da biliyorsunuz) ülkücü hareketin militanları vali Akkaya tarafından Fatsa’ya salındılar.

11 Temmuz 1980 günü gözaltına alınan Terzi Fikri 4 yıl 10 ay sonra 04 Mayıs 1985 günü cezaevinde kalp krizi sonucu 47 yaşında yaşamını yitirir. (Tıpkı günümüzün Kaşif Kozinoğlu’su gibi.)

Kenan Evren bir konuşmasında dikta bakış açısı ile:

“Orada terzi fikri diye biri çıkmış. Devlet benim diyor. Komite kurmuş. Fatsa´yı o komite yönetiyor. Ne yapılıp, yapılmayacağının kararını halk veriyor. Veya halk adına o komite. Yani kararı devlet vermiyor. Devlet otoritesi sıfır. Devletin kanunları Fatsa´da işlemiyor.” diyerek bir yerel yönetim efsanesini doğumdan hemen sonra boğduğunu övünerek aktarmıştır.

Bugün tarih her ikisini de layık oldukları şekilde anlatıyor.

Bir gün sola dönecek olanlara diyorum ki:

“Seçim fırıldağı olduğunuz için değil halk uğruna ilerlemek için dönün”.